Haset ve Rekabet

Haset ve kıskançlık günlük yaşamda sıklıkla birbirinin yerine kullanılan terimlerdir. Ancak Leyla Navaro’ya göre, kıskançlık elindekini kaybetme korkusu, haset ise elinde olmayanı arzu etmektir.

Yazara göre, haset duygusu bireyin potansiyel yeteneklerine ve yaşamında eksik olan unsurlara duyulan güçlü bir özlemi işaret etmektedir. Kişinin var olan potansiyelini en iyi şekliyle hayata geçirmesi temel ihtiyaçlarından biridir. Ancak bu potansiyeli tam olarak gerçekleştiremediğimiz veya eksik hissettiğimiz durumlarda haset devreye girer ve bu tamamlanmamışlığa işaret eden bir mesaj görevini görür. Bu nedenle haset duygusunun yaşamımızdaki hangi eksikliğe dikkat çektiğini anladığımız takdirde bu duyguyu olumlu bir şekilde kullanmak mümkündür.

Sonuç olarak, bir duygu tek başına ne iyi ne de kötüdür; bir duyguyu iyi ya da kötü yapan kişinin o duyguyla ne yaptığıdır. Hissettiğimiz duyguları kabul etmek ve onlarla ne yapacağımızı seçmek bireyin kendi elindedir. Burada önemli olan duygularımızı nasıl yönlendirdiğimizdir.

Bana göre, kitabın en dikkat çekici yönü haset, rekabet ve kıskançlık gibi duyguların kültürel bağlamda ve toplumsal cinsiyet rolleri perspektifinden detaylı bir şekilde incelenmesidir. Nitekim duyguları bireyin yaşadığı sosyal ortamlardan ve kültürden bağımsız olarak değerlendirmek mümkün değildir.

Akıcı ve anlaşılır diliyle her kesimden okuyucuya hitap eden değerli bir kitap. Kesinlikle tavsiye ederim.

„Haset duygusunu derinden ve keskince yaşayan, bunu da kendine yediremeyenler, hasetin ezikliğinden korunmak için, başkalarının hasetini kışkırtmaya meyilli olurlar. Varlık ve başarılarını cömertçe teşhir ederek başkalarının gözünde haseti kışkırtmak, böylelikle bu duyguyu karşıda tetikleyerek kendi hasetinden arınmak, bilinçaltı bir savunmadır.“ s.34

„Bir başkasında özenip haset ettiğimiz şey, aslında o kişiden çok kendimiz hakkında bize bilgi sunar.“ s.40

„Kendini olumlu ve olumsuz yönleriyle anlamak ve kabul edebilmek oldukça rahatlatıcı ve özgürleştirici bir süreçtir ve insanı sürekli iyi ve mükemmel gösterme çabasından kurtardığı gibi, olumlu ve olumsuz yanlarıyla ona kaygısızca varolabilme özgürlüğüne de sağlar.“ s.45